Dracula´nın dans ve müzikli Hint versiyonu; Meksika yapımı El Santo maskeli güreş filmleri; Uzay Yolu´nun Türk versiyonu; Güney Doğu Asya´nın kung-fu yapan goril filmleri; Endonezya´nın kanla bezenmiş filmleri... Yüzlerce ender rastlanır fotoğraf, lobi kartı ve film afişiyle zengince resimlenmiş.
Ellilerde ve altmışlarda Altın Çağ, yetmişlerde (cinsel) istismara kayış, seksenlerde yavaş bir düşüş ve doksanlarda, video ve Hollywood´un kaçınılmaz hâkimiyeti. Eskiye oranla az da olsa, tüm dünyada kaliteli filmler yapılmaya devam ediyor kuşkusuz. Ancak altmışların ve yetmişlerin şaşırtıcı enerjisi -birkaç örnek vermek gerekirse, Meksikalı maskeli güreşçileri üreten optimist düşük bütçe patlaması, Türk süper kahramanlar, Japonların canavar kaplumbağaları ve Endonezyalı mistik savaşçılar- artık önemsenmez gibi görünüyor. İşin ilginç yanı, günümüz Hollywood´u dünya pazarındaki ezici üstünlüğünü, yirmibeş yıl önce pek çok üçüncü dünya sinema endüstrisinin başlıca dayanağı olan, sert aksiyon fantezilerini ve kostümlerini araklayarak sağlamakta. Aradaki tek fark, Hollywood´un bütçesinin daha yüksek, hayal gücünün ise çok daha düşük olması.
Ancak bizim işimiz, sinemayı gömmek değil, övmek... ve burada övgüye değer pek çok şey bulacaksınız. Bunların bir kısmı çok uzun süredir günışığı görmemişti. Aradığımız tür filmler -aksiyon, korku filmleri, cinsel istismar ve canavar sineması- genellikle ülkelerinin ağırbaşlı tarihleri tarafından yasaklanmış olanlar. Bu durumu anlamak zor, çünkü Filipinli macera kahramanları, Hong Kong korku yıldızları ve Japon porno kraliçeleri bizlere, saygın ülkelerinin tarihi hakkında sayısız sanat filminin yapabileceğinden çok daha fazlasını öğrettiler. Göz alıcı renklerle etiketlenmiş portakal sandıkları gibi, bu filmler daima ilk bakışta kendini belli eder. Oysa bilgi edinmek, sinemadan alınacak zevklerden sadece bir tanesidir, muhtemelen en önemsiz olanı. Tercih edilecek farklı bir yol daha var.