Topu topu birkaç adamdılar.
Ölüm fermanlarını, boyunlarındaki hamaylın içinde taşıyorlardı.
Oremarlı Settar, taştan bir yüz ifadesiyle uzaklara bakıyor, Bu dağ güneşinin kralı olmalı, olmalı ya da ölmeli diyordu.
Maronisli Sadık bilgece konuşuyordu: Dostluk kayıp bir eşyadır, alınıp satılmıyor. Düşmanlık ise arsız bir ottur bu dağlarda, her yerde bitiyor.
Gewdanlı Qerdeş, yol arkadaşı İsmail'e dönüyor, Sınırdan öte yoldur, sınırdan öte kurtuluş... Bizi oraya Ehmede Kokel ulaştıracak diyordu.
Hepsi çapraz asmışlardı türkülerine mavzerlerini.
Uzun bir yolculuğa çıkmışlardı.
Yollarına ihanet, buhtan, sınırın öte yakasındaki savaş, bu yakasındaki kıtlık, kıran çıkıyordu.
Eşkıyaydılar.
Zaman, eski zamandı.