En Uzun Asrın Hikayesi´nde yazar edebiyat sanatının ve edebiyat araştırmalarının özelliklerinden bahseder. Son iki asrın bazı dönemlerini, birbirinin devamı olarak düşünmekten başka, birbirini tekrar eden zaman dilimleri olarak ele alır. Bu kronolojik süreçte, metod çalışmaları, söz konusu alanı nazari olarak değerlendirmenin yanı sıra, kavramlar üzerinde düşünmek ve onlara yeni transfer imkanları kazandırmak gibi işlevleri deyerine getirir. Eserin dikkat çekici bir başka yanı da, edebiyat eğitiminde amaç, mahiyet ve fonksiyon kavramlarının yerine işaret etmesidir. Hiç şüphesiz, sınırlandırılmış bilgi ve tanımlanmış beceri kendi sahasının dışındaki alanlarla entegre olmalı ve hayatı açılmalıdır. Bu kitapta, edebiyat alanının sosyal hayata açılma yollarını da tartışan yazar, edebiyat ve iletişim kavramlarını, bir ortak noktada toplamaya gayret eder ve bu konuda çeşitli teoriler geliştirir.
(Arka Kapak)