Tam o sırada iç cebinde bir kıpırdanma oldu. Bir ses: İçme Sait! diyordu. Sesin sahibini hemen tanımıştı. Sen misin Hidayet? dedi.
Benim abi, ne loru içme, Hastasın... İçkinin damlası yasakmış sana abi. Ama sen hiç durmuyorsun, aldırmıyorsun.
Boş versene sen Hidayet!... Panco nerede sen ondan haber ver? O bile unutabildikten sonra beni...
Bilmiyorum ki abi... Hem ne yapacaksın Panco´yu, ben varım ya...
Merak ettim keratayı... O da mı hayırsız çıktı ne?.. Ne oldu? Ne bakıyorsun öyle şapşal şapşal?..
Sen çok değişmişsin abi.
Nasıl yani?
Değişmişsin işte.. Ne vardı gözlerinde abi?... Sanki gözlerinden bir şey eksilmiş...
Yaşlandım Hidayet Hem de çok yaşlandım. Sanki içim boşaldı. Bir kuş vardı şuramda uçup gitti.
Yapma abi. Yaşamak için güçlü olmak zorundasın.. İçerek yapamazsın bunu. Çok yorgun görünüyorsun. Gözlerin kan çanağına dönmüş. Yazık ediyorsun kendine.
Sen misin bütün bunları söyleyen Hidayet? Peki sen güçlü müsün? Sen kendine yazık etmedin mi?
Haklısın abi. Öylesine söyledim işte...
(Arka Kapak)