Düş Topraklarındaki öykülerin yazılış tarihlerine bakılırsa; 2. Paylaşım Savaşı´ndan sonra, dünyanın doğası ve insanı ile kendine gelmeye başladığı yıllar olduğu görülür. Her şeyin yavaş yavaş gün ışığına çıktığı, nur topu gibi bir umudun avuçlara doğduğu günlerdir onlar. Birbirini hiç tanımayan gözler açılınca birlikte durulan, biz olunan günler zamanıdır...
Düş Toprakları hepimizin öyküsüdür. Bir yandan toplumsallaşırken öte yandan bireysel kimlik arayışının öyküleridir.
Bir yeni düzen kurmak için yola çıkanların:
Öyle balıklardık ki Yaşayacağımız suyu Yaratmalıydık
Öyle tohumlardık ki
Yeşereceğimiz toprağı
Oldurmalıydı diye haykırdığı günlerden.
Diliyle, anlatımıyla solmayası bir demet çiçek, tüm özlem tohumlarının ekildiği bir avuç düş toprağı...
Yine Papirüs´ten...