Ağaçlarda kardeş gibi yaşayan ve düşleri en az bizim gündelik yaşamımız kadar gerçek olan bir ırk, kendini gerçekçi Arzlılara karşı nasıl savunabilir?
1970´lerin başlarında yazdığı Dünyaya Orman Denir´de Le Guin ABD´nin Vietnam savaşı politikasına doğrudan göndermeler yapar. Arz, Athshe´ye uygarlık götürüyordu. Silahlar, sanayi, şehirler ve fahişeler. Tüm bunlara yer açmak için Athshe´nin yüzeyini kaplayan ormanları kesmek gerekecekti; zaten Arz´ın da ahşaba ihtiyacı vardı. Herşey yolundaydı yani. Ancak Athshe´nin yerli halkı olan ufak tefek tüylü yaratıkların dilinde Orman ve Dünya eşanlamlı kelimelerdi; ikisi de Athshe demekti. O güne kadar şiddeti,savaşmayı ve öldürmeyi tanımamış olan Athshe insanları dünyalarını -ormanlarını- yok olmaktan korumak için savaşmayı ve öldürmeyi öğrenmek zorunda kalacaklardı artık. Dünya kurtulsa bile aynı dünya olabilecek miydi peki?
Le Guin, Dünyaya Orman Denir için şunları söylüyor:
Yazmak çoğunlukla zor ama keyifli bir iştir benim için; bu öyküyü yazması kolaydı ama pek keyifli değildi. Bana hiç seçenek bırakmadı. Ülserli bir patronun sekreterine mektup yazdırması gibi yazdırdı kendini bana. Ben orman ve düş üzerine yazmak istiyordum; yani belirli bir ekolojiyi içeriden bir bakışla betimlemek, biraz da Hadfield´in ve Dement´in uyku düşlerinin işlevleri ve düşün yararları üzerine görüşleriyle oynamak istiyordum. Ama patron ekolojik dengenin tahrip edilmesinden ve duygusal dengenin reddedilmesinden bahsetmek istiyordu. Oyun oynamak istemiyordu. Ahlak dersi vermek istiyordu. Ahlak dersi veren öyküleri pek sevmem, çoğunlukla iyilik duygusundan yoksun olurlar. Umarım bu öykü öyle değildir. Madem bir kere ahlak dersi vermek zorunda kaldım, şunu söyleyebilirim bir tek. Don Davidson olmak Raj Lyubov olmaktan daha da acı vericidir. Ursula K. Le Guin