Bir ülkeyi ve insanları, o ülkenin 350 yıllık tarihine tanıklık eden bir köprünün, romana adını veren Drina Köprüsünün dilinden anlatan olağanüstü bir roman. Sıradan, kronikçi bir anlatım değil sözkonusu olan. İvo Andriç, doğup büyüdüğü toprakları, efsanelerle, masallarla zenginleştirerek anlatıyor. Köprünün yapılışı, isyanlar, salgınlar, su baskınları, Bosna-Hersekin Avusturya tarafından işgali, ülkeye demiryolunun getirilişi, 1912 Balkan Savaşının acı dolu günleri, bir dünya savaşına yol açan suikast, yine savaş, yine kan, yine gözyaşı, köprünün dinamitle atılması... romanın tarihî dekorunu oluşturuyor. İstemediği delikanlıya verildiği için köprünün üstünden azgın Drinanın sularına atlayan güzel Boşnak kızı Fatonun acıklı serüveni, kumarbaz Glasinçaninin yarı gerçek, yarı masal halinde anlatılan kumar tutkusu, tekgöz Salkonun, gazinocu Lotikanın hayatları... romanın zengin dramatik kurgusundan birkaç örnek sadece.
Her satırında hissedilen derin bir insan sevgisi ile insanı sarsan Drina Köprüsü, yarım asır önce yazılmasına rağmen değerinden hiçbir şey kaybetmeyen, bir millete, cemaate değil de bir ülkeye, bir vatana adanmış bir aşk romanı. İvo Andriçin bu başyapıtı, öte yandan, Osmanlıda farklı toplulukların nasıl birarada yaşandığını geniş bir görüşle bir tarihçi titizliğiyle tasvir ediyor. 1961de İvo Andriçe verilen Nobel Edebiyat Ödülüyle ki edebiyat çevreleri ödülün özel olarak bu romana verildiği konusunda hemfikirdirler- taçlandırılan Drina Köprüsü, geçtiğimiz yüzyılın olduğu gibi, yeni binyılın da en büyük romanlarından biri olacaktır.