Küçük bir çocukken, köpeğim olmasını o kadar çok isterdim ki, uyuma numarası yaparken ailemin duyacağı bir şekilde, Köpek... Köpek istiyorum... diye sayıklardım, işe yarar ümidiyle. Her seferinde, Oğlum, büyüyünce kendi evinde bakarsın. gibi yaygın yanıtlardan birini alır, ağlardım. Sonunda büyüdüm, veteriner hekim oldum... Üstelik yaşantımı paylaştığım bir kedim, bir köpeğim ve hayata bağlamaya çalıştığım binlerce hastam var. Birçok arkadaşım oldu, erken verilmiş kararlarla ´dostum´ dediğim insanlar... Pekçoğunu da unuttum tabii; ama sadece simidimden bir lokma paylaştığım ve güzel sözler söylediğim için beni haftalarca okuldan eve kadar izleyen Tomi´yi hiç unutmadım.
Pekçoğumuzun hayvanlarla ilgili anıları vardır, çocukluktan kalma. Kimimiz korkutuluruz, Uzak dur, ısırır! diye; kimimiz hayvanları severiz çekirdekten. En güzeli, onları önyargısız tanımak, çocuk beyazlığı ile... Biz yetişkinler hayat telaşından çocuklarımızın beklentilerine ve onların küçük kalplerinin atış ritmini unutuyoruz çoğu zaman. Anıl ve Çino´nun yaşanmış hikayesini okurken çocukluğumu anımsadım. Heyecanla okudum. Anıl, köpeğine kavuşacak mı? Anıl´ın davranışları değişecek mi? Çino´dan sonra annesinin hayvanlara bakışı ne olacak? Yetişkinler... Daha temiz bir gelecek için, küçük kalplerin ritmini bozmayın. Karşılıksız sevgilere kulak ve fırsat verin. İnanın, çocuklarınızın kişiliği bundan olumlu etkilenecek...
Doç.Dr. Murat ŞAROĞLU
...