Keşke tersi olabilseydi! Keşke her zaman genç kalacak olan ben olsaydım da portrem yaşlansaydı! Bunun için... bunun için her şeyi verirdim!
Özellikle bir genç adamın büyümesini, eğitimini, gelişimini, kendini ve inançlarını keşfetmesini işleyen Dorian Grayin Portresi için Oscar Wilde, bir ruhun hikâyesi demişti. 1891de ilk basıldığında ahlâksızlığı yücelttiği gerekçesiyle büyük tepki çeken romanın baş kişileri olan Lord Henry ile Dorianın karşılıklı etkileşimleri, Dorianın kendini giderek kötüye, şeytani olana, hazcılığa adaması kitabın eksenini oluşturuyor. Son derece saf ve yakışıklı Doriandaki değişim, Lord Henrynin sözleriyle ve Dorianın kendi portresinde kendi güzelliğini keşfetmesiyle başlar. Lord Henrynin etkisiyle kötülüğün ve zevkin çekimine kapılan, dünyada gençlik ve güzellikten önemli bir şey olmadığına inanan Dorian için heyecan, kötülükte ve günahtadır; iyilik ve erdemse sıkıcıdır, edilgendir. İyiliği temsil eden Basilin Doriana duyduğu saf tutkuda eşcinsellik öğeleri açıkça hissedilir. Dorianın büyük sırrını, portredeki değişimi gören yalnızca Basil olur. Portreye odaklanan, sonsuz gençlik karşısında ruhunu satan ve ruhunun ölmüş olmasından korkan Dorian için kurtuluş var mıdır? Ve Oscar Wildeın dediği gibi, herkes Dorian Grayde kendi günahını mı görecektir?