Senin yerine bakanlıkta oturabilirdim. Ya da onun gençliğinde yaptığını yapabilirdim: senin gibi pisliklerin kıçını tutuşturmak için bombalar atmak. Ama dokuz buçuktan on bire kadar bilardo oynamak istiyorsa buyursun oynasın, ben de kimsenin onu rahatsız etmemesini sağlamak için buradayım. Kepçeler dolusu kabalık yedim ben, kilolarca tatsızlığa sabırla dayandım, zina yapanları ve homoları listeme yazdım, çıldırmış evli kadınlar ve boynuzlanmış kocaların icabına baktım bunları beşikte öğrendiğimi sanma sakın! (...) İnsanlığa olan inancımı yitirmediysem bunun tek nedeni, genç Fähmel ve annesi gibi birkaç insan olmasıdır. Paranı cebine sok, puronu ağzından çıkar, hayal edebileceğinden daha çok kötülük görmüş benim gibi yaşlı bir adamın önünde kibarca eğil, çocuk arkadaki döner kapıyı tutsun sana, defol buradan!
İçinde yaşanan koşullarla bir hesaplaşmadır Dokuz Buçukta Bilardo. 1958 yılının belirli bir gününü anlatmasına karşın, kitapta, kişilerin hayalleri, düşünceleri ve duygularıyla bağıntılı olarak yarım yüzyıllık bir geçmiş dile gelir. Heinrich Böll, Fähmel ailesinin çelişkilerle dolu yaşamındaki ana çatışmayı manda ve kuzu simgeleriyle yorumlar; faşizm ve Nazizmin simgesi olan mandanın ilahî sırrından yiyenler ile Tanrının kuzusu olanlar arasındaki çatışma, aynı zamanda bağımsız düşünceye sahip bireyler ile oportünist çoğunluk arasındaki çatışmanın da yansımasıdır.