....Boğazın sularında kaymaya başlıyoruz, ardımızda ipekten kırılmalar bırakarak diyordu Pierre Loti. İstanbul`a yaptığı son iki yolculukta bir günlük tutmuştu. 1910`daki ziyaretinde İstanbul`un artık eskisi gibi olmadığını gözlemleyerek hayıflanıyordu. Günlüğün bu kısmında, Loti`nin bir tekkede izlediği sema töreni hakkında yazdıkları belki de bu konuda yazılmış en etkileyici satırları oluşturmaktaydı. 1913`te, İtalyanların Trablusgarb`a saldırısı ve ardından patlak veren Balkan Savaşı sırasında ise farklı bir yazarla karşılaşırız. Doğu`nun gizemine tutkun, Türklere duygusal yakınlık duyan Pierre Loti değil, siyasal tavır sergileyen bir yazardır artık. Sonunda 13 Eylül 1913 Çarşamba günü, oğlu ile birlikte bir daha dönmemek üzere İstanbul`daki evinden çıkıp gider. Rochefort`da açtığı bavulundan, İstanbul`daki mezarlıktan getirilmiş çakırdikenler çıkar. Loti`nin günlüklerinden oluşan ve ölümünden sonra derlenen bu kitap Türkçe`de ilk kez yayımlanıyor.