DOĞANIN Diyalektiği, Friedrich Engels'in çok önemli yapıtlarından biridir. Bu yapıt, 19. yüzyıl ortalarında, doğabilimlerin ulaştığı başlıca başarıların, diyalektik materyalist bir genellemesini verir, materyalist diyalektiği geliştirir ve doğabilimlerdeki metafizik ve idealist kavramları eleştirir.
Geçen yüzyıl içinde, birkaç on yılı aşkın sürede, kapitalist üretim tarzında ve kapitalizmin üretici güçlerinde sağlanan gelişmeler; teknolojide ve doğabilimlerde, özellikle sanayi ile azçok bağlantısı olan doğabilimlerde, hızlı bir ilerleme sağlamıştır.
19. yüzyılın başı ve daha çok ortaları, matematikte, gökbilimde, fizikte, kimyada ve biyolojide bir dizi başarıya ve buluşa tanık olmuştur. Yeni olgular ve doğa yasaları ortaya konmuştur, yeni teoriler ve varsayımlar kabul edilmiştir; yeni bilim dalları ortaya çıkmıştır.
Engels, doğabilimin bu zafer dolu yürüyüşündeki üç ilerlemeyi şöyle sıralar: organik hücrenin bulunması, enerjinin sakınımı ve dönüşümü yasasının bulunması, darvincilik. 1838'de ve 1839'da M. J. Schleiden ve T. Schwann, bitki ve hayvan hücrelerinin özdeşliğini ortaya koymuşlardır; bu iki bilgin, canlı organizmanın temel yapı biriminin hücre olduğunu kanıtlamışlar ve organizma yapısının eksiksiz bir teorisini yaratmışlardır. Böylece bu iki bilgin, organik dünyanın birliğini göstermişlerdir. 1842 ve 1847 yılları arasında J. R. Mayer, J. P. Joule, W. R. Grove, L. A. Colding ve H. Helmholtz, enerjinin sakınımı ve dönüşümü yasasını bulmuşlar ve gerçekliğini kanıtlamışlardır. Bunun sonucu olarak, doğa, kendisini, maddenin evrensel hareketinin bir biçiminin, bir başka biçime dönüşümünün sürekli süreci olarak ortaya koymuştur. 1859'da Charles Darwin, temel yapıtı Türlerin Kökeni'ni* yayınlamıştır. Bu yapıt, bir yüzyıldan fazla süren evrim fikrinin gelişimini tamamlamış ve modern biyolojinin temellerini kurmuştur. Bu buluşların felsefi önemi, doğal gelişmenin diyalektik niteliğini özellikle özlü bir biçimde ortaya koymuş olmalarındadır.
19. yüzyılın ortasından bu yana, bilimsel gelişme, gerçek bir devrim niteliğine bürünmüştür. Ne var ki, doğabilimin ortaya koyduğu yeni bilgilerin diyalektik niteliği ile bilim adamlarının kullandığı metafizik yöntem arasındaki çelişki, bu bilimsel gelişimi güçlüklerle karşı karşıya getirmiştir.