Souad on yedi yaşında ve aşık. Köyünde, daha pek çok köyde olduğu gibi, evlenmeden önce aşk, ölümle eş anlamlıdır. Namusu lekelenmiş olduğu için, ailesi eniştesini cezaya uygulamakla görevlendirir.
Yan odada hapis olan Souad mahkumiyetini duyar. Ertesi gün evinin avlusunda çamaşır yıkamaktadır. Eniştesi yaklaşır. Onu benzinle ıslatır ve kibriti çakar, Souad diri diri yanar.
Herkesin gözünde bu adam bir kahramanır. Bunun adı namus cinayetidir. Aslında alçakça bir cinayettir. Cinayeti işleyen kovuşturulmaz, hiçbir tehlikeyle karşı karşıya değildir, çok ender olarak hüküm giyer. Her yıl, dünyada ve Türkiye´de böyle binlerce vaka saptanmakta ama pek çoğu da bilinmemektedir.
Acımasızca yakılan Souad´ı bir mucize kurtarmıştır. Ve Souad bugün, hayatları tehlikede olanlar için konuşmaya karar vermiş, dünyaya bu barbarca uygulamayı anlatmak istemiştir. Hayatını tehlikeye atarak bu işi yapmıştır, çünkü ailesinin namusuna yapılan bu saldırı zaman aşımına uğramaz.
Diri Diri Yanmak çok üzücü bir tanıklıktır ama aynı zamanda bir çığlık, bir çağrıdır. Tüm bu kadınların ölümünü örten, dayanılmaz sessizliğin tabusunun kırılması için bu çığlığın atılması gerekir.
Erkeklerin yasasının kurbanlarının...