Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi isimli bu üç ciltlik eserinde, 1933`ten itibaren belirli aralıklarla Bükreş Üniversitesi, Ecole des Hautes Etudes ve Chicago Üniversitesi`nde verdiği Dinler Tarihi derslerini bizlerle paylaşıyor. Yazar, Dinler Tarihine Giriş`te kutsalın diyalektiğini ve morfolojisini tartışmıştı; bu ciltleri ise farklı bir bakış açısıyla tasarlanmış. Bir yandan kutsalın tezahürlerini zamandizinsel bir düzen içinde çözümlüyor, bir yandan da dinsel inançlar ve düşünceler tarihine yapılmış en büyük katkıları, dinsel geleneklerdeki köklü dönüşümleri gün ışığına çıkarmaya çalışıyor.
Eliade`ye göre din tarihçisi için kutsalın her tezahürü büyük önem taşır; her ayin, her mit, her inanç ya da tanrı figürü kutsalın deneyimlenmesini yansıtır ve dolayısıyla varolma, anlam ve hakikat kavramlarını gündeme getirir. Kutsal, insan bilincinin tarihinde bir aşama değil, bilincin yapısı içinde bir unsurdur. Kültürün en arkaik düzeylerinde insan olarak yaşamak kendi içinde bir dinsel eylemdir; çünkü beslenmenin, cinsel hayatın ve çalışmanın ayinsel bir değeri vardır. Başka bir deyişle insan olmak ya da insan haline gelmek bizatihi dinle ilişkili olmak demektir. Yine Eliade`ye göre, insan zihninin, indirgenemez gerçek bir şeyin mevcudiyeti kanısı olmaksızın nasıl işleyebileceğini hayal etmek güçtür; insanın deneyimlerine ve dürtülerine bir anlam yüklemeden bilincin nasıl ortaya çıkabileceğini düşünmek olanaksızdır. Gerçek ve anlamlı bir dünya bilinci, kutsallığın keşfiyle yakından ilintilidir. İnsan zihni gerçek, güçlü, zengin ve anlamlı olarak ortaya çıkanla bu niteliklerden yoksun olan -yani şeylerin kaotik ve tehlikeli akışı, onların rastlantısal ve anlamsız beliriş ve yok oluşları- arasındaki fark kutsalın deneyimi sayesinde yakalayabilmiştir.