Dinler tarihinin görevi, ampirik dinleri incelemek ve tasvir etmektir. Betimleyici ve yorumlayıcı bir disiplindir, normatif değildir. Somut dinleri tarihsel ve sistematik olarak incelediği zaman görevini yerine getirmiş olur. Onun ister tümevarımsal isterse tümdengelimsel yolla olsun ideal anlamda dinin hakikatini ortaya koymasını beklemek, onun pratik eğitim sağlamasını beklemek gibi yanlıştır. Felsefe ve teoloji, normatif ve kehanetsel bir karaktere sahiptir; ancak dinler tarihi bu özelliği bütünüyle yok sayar. İlmi bir disiplin olarak dinler tarihi, ön kabulleri olmaksızın ilerlemesi gerekir; yani, o kendisini somut olanın incelenmesiyle sınırlamalıdır. Mümkün olduğu kadar sübjektif değerlendirmelerden ve felsefi spekülasyonlardan uzak durmalıdır; daha sonra tartışacağımız anlamda, bütün açık değerlendirmelerden kaçınmalıdır. Bunlardan hiçbiri dinler tarihi uzmanının kişisel kanaatlerine zarar veremez / etkileyemez. Mevcut bir dini benimseyen bir bilim adamı için önyargılar olmaksızın dinler tarihinde çalışma yapmak kesinlikle mümkündür. Yalnızca bir şart vardır ki, o da dinler tarihi araştırmacısının kendisinin yeterli bir objektiflik ölçüsüne sahip olabileceğine ve gerçekten de olduğuna inanmasıdır.