Genel eğitimin değer yüklü işlevi, bilgiyi sorumlu ve kusursuz bir şekilde takdim görevi ve dinin müfredat dışı bırakılması, eşit muamele tartışmasını ve fiili olarak din ve genel eğitimle ilgili bütün diğer hukuki meseleleri pekiştiren bir soruyu sordurur: Devlet okulu temelde laik bir kurum mudur? Laik olmasında kasıt, dini inançları aşılayamayacağı ise bu durumda seküler bir kurul olarak anlaşılabilir. Ancak, bütün göstergelerden anladığımız kadarıyla bu bugün karşılaşılan laik tanımı değildir. Bunun yerine basit bir anlatımla laik, dini olan herşeyin yokluğu anlamına gelir, bu da devlet okullarının müfredatlarından dine yapılan atıfları çıkarmasını gerektirir. Bu anlamda kullanıldığında devlet okulu laik bir kurum olarak telakki edilmemelidir. Aksini iddia etmek eğitimcileri insanoğlunun tarihindeki en dinamik güçlerden birine müracaat etmeksizin mükemmel ve dengeli bir eğitim sağlama zorluğu içine itecektir.
Yargıç Jackson´ın da gözlemlediği gibi devlet okullarından dinin objektif olarak işlenmesi müfredatını çıkarıp atmak ve anayasaca dayatılmıştır ne de eğitim açısından akılıca bir davranıştır: Dini müziksiz müzik, katedralsiz mimari, kitabı mudakkese ait temalar olmaksızın resim sanatı, laik bir bakış açısından bile tuhaf ve eksik olacaktır.
(Arka Kapak)