Aydınlanma, insanları bir anda sevgisiz, yıkıcı, acımasız, yabanıl sürülere dönüştürebilen usdışı, bilimdışı, gerçekdışı, karanlık boş inançların tutsaklığından kurtarıp, gerçeğin ışığında yürüyen, özgür, bağımsız, eleştirel düşünceli, barışçı, iyicil, sevecen bireylere dönüştürme çabasıdır. Binlerce yılda yığınların beynine işlenen boş inançlar, öyle inatçı, öyle direngendir ki, bunların kısa süreli çabalarla toplumsal bellekten kazınması olanaksızdır. Avrupa´nın Aydınlanma deneyiminden dersler çıkararak Aydınlanmayı uzun soluklu bir devrim ve çilelerle dolu bir süreç olarak kavramamız gerekiyor. Aydınlanmanın geçilmesi zorunlu en önemli aşamalarından biriyse, din dilinin ulusallaştırılması ve ulusal dilin olabildiğince özleştirilerek yaşamın her alanına egemen kılınmasıdır. Bu kitabında, dil ve din ilişkilerini bir aydınlanma sorunu olarak ele alan Cengiz Özakıncı, dilin yazısıyla, düşünceyle ve aydınlanmayla bağlarını gözler önüne sererek, dilimizin bin yıldan bu yana dinsel kaygılarla bozulmuş olmasının, anlama yetimiz ve düşünsel üretimimiz üzerinde nasıl onarılması güç yıkımlara yol açtığını örneklerle gösteriyor ve çözümler öneriyor.
(Arka Kapak)