BİR GÜN KÖROĞLU´NUN atını çalmışlar. At da atmış hani; çok kıymetli, çok akıllı yağız bir küheylanmış. Biçare Köroğlu, atını bulmak için diyar diyar dolaşmış. Nihayet İstanbul´da bir at pazarında bulmuş atını. Satıcılar Köroğlu´nu tanımıyorlarmış. Köroğlu ata talip olmuş. Hele bir bineyim ama demiş. Bir bakalım bu küheylan rahat mıdır, huyu nasıldır, gidişi iyi midir?
Köroğlu´nu daha yanına varır varmaz, kokusundan tanımış olan hayvan, o üzerine biner binmez şimşek gibi koşup gözden kaybolmuş. Tozun dumanın ardından naralar atan satıcı, öfkesinden köpürmüş de köpürmüş. Etraftaki kalabalık arasından kulağı kesik bir ihtiyar; Atı alan Üsküdar´ı geçti oğul demiş. O yiğit, bu kısrağın gerçek sahibi olan Köroğlu´nun ta kendisi idi.
Türkçe´nin, deyimler yönüyle zengin bir hazineye sahip olduğu şüphesizdir. Hepimiz konuşmalarımızda ve yazılarımızda bu hazineden faydalanırız, ama çoğumuzun, kullandığımız deyimlerin kaynağından habersiz olduğu da bir gerçek. Bunun en önde gelen sebeplerinden biri, bu deyimlerin ilk kullanıldığı durum ve olayların öykülerine ulaşabileceğimiz derli toplu bir çalışmanın hâli hazırda bulunmayışıdır. İşte Deyimler ve Öyküleri dizisi bu sahadaki eksikliği gidermek amacıyla hazırlandı.