Milli kültürümüzün önemli bir parçası olan deyimlerimiz, milletimizin pratik ve keskin zekasının mahsulleridir. Ne zaman söylendiği çoğunun kim tarafından da söylendiği belli olmayan bu zeka mahsulu güzel sözlerin manalarında, milletimizin yaşayışı, düşünüşü, hayata bakışı ve hayatı anlayış tarzı yatar. Dilden dile, gönülden gönüle geçerek günümüze ulaşan deyimlerimizin hepsinde, uzun sözü kısaltarak özetleyen, sohbetlerde söze açıklık getiren bir özellik mevkuttur. Bu özellikleri ve deyimlerimiz, fikir ve düşünce hayatımızın süsü, konuşmalarımızın tuzu biberi gibidir. Deyimsiz bir anlatımın, tuzsuz baharatsız bir yemekten farkı yoktur. İkisi de yavan ve tatsızdır. Uzun konuşmayı sevmeyen, birkaç sözle bütün gayesini belirtmeyi hüner sayan bir milletin, şüphesiz ki dilde en büyük hazinesi, iki-üç hüner sayan bir milletin, şüphesiz ki, dilde en büyük hazinesi, iki-üç kelime ile dünyalar anlatan deyimleridir. Tarihi binlerce yıla uzanan bir milletin, duygu, düşünce ve hayal imbiğinden süzüle süzüle, derin ve gizli manalar kazanıp, bugünlere ulaşan, dil hazinemizin incilerini, sadece Birkaç kişi değil bu milletin bütün fertlerinin öğrenip kullanması milli kültüre yapılacak önemli bir hizmettir. Bunları dilimizin ustalarından bulabildiğimiz kadar örnekle zenginleştirdik . Öyle deyimlerimiz var ki, kullanış yerleri ile yeni manalar kazanmaktadır. Sanatçılarımız dilimizi zenginleştiren üstatlardır. Onlarla beraber olmak, dili en güzel ve rahat kullanma alışkanlığı kazandıracaktır. Biz de hazırladığımız diyemler sözlüğünü, bu düşüncelerle, her deyime bir şahit bularak hazırlamaya çalıştık. Takdir edersiniz ki, binlerce deyime şahit bulabilmek pek kolay bir değildir. Bu güçlüğü göze alarak çıktığımız yolda, bizden yardım ve desteklerini esirgemeyenlere teşekkür ve saygılarımı sunuyorum. Daha ziyade günümüz yazarları, fırsat bulundukça da klasik yazarlarımız tarandı. Neticede elinizdeki sözlük ortaya çıktı. Hatasız kul olmaz düsturundan hareket ederek, yaptığımız hatalar için endin hoş görünüze sığınırım.