Yolculuğun, bütün ruhsal süreçler gibi seni henüz tanımadığın birisi ile karşılaştıracaktır. Bunun ne zaman gerçekleşeceğini, hatta gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bilemezsin. Onunla kar-şılaşmaya hazır olduğunu hissettir, yeter. Ama karşına çıkacak Yüzü tanımadığın gibi, ne kurallar koyabilir, ne önceden belirlenmiş bir randevu verebilirsin. Arayış seni bir kırılganlık, bir soyunma durumuna sürükleyecektir ki, arayıştan uzak kalmış kişilerin beklediği hiç de bu değildir aslında. Hiçbir şeyden emin olma, emin olduğun bir şey varsa ondan vazgeç.
Susanna Tamaro, sevginin ateşi ve ruhun rüzgârı olmadan hiçbir yere varamayacağımızı, günlerimizi sıradan bir tutsaklıktan kurtaramayacağımızı söylerken bir kez daha okurların içini ısıtıyor, yüreklerine sesleniyor. Tamaro ile yirmi yaşlarında bir genç kızın bir yıl süren hayali mektuplaşması üzerine kurulu kitapta, ünlü yazar, hayatla baş etmekte zorlanan bu genç kıza açık ve neşeli bir üslupla, insanlığın ortak dilini kullanarak, sıkıntı çektiği konularda yardımcı olur, kendi içselliğine yönelmesini ve kendi duygularını keşfetmesini, bunu yaparken de acı, karamsarlık ve sıkıntıdan korkmamasını söyler. Susanna Tamaro, aslında ona kendi kişisel ve manevi deneyimini aktarmakta, kendi geçtiği yolları anlatmakta, kendi ruhunun kapılarını açmaktadır.