Geçmişe baktığımızda, yaşanmışlığın öğrettiği, modernleşmenin kendi kültürünü ve kurumlarını arzulardan temennilerden değil tecrübelerden çıkarttığıdır.
Batıyı bir bütün olarak benimsemeyi öngörenlerin hayatlarını, bu coğrafyaya ait yerlilikten, fikirleri kadar kolay kurtardıkları söylenemez. Zihni fanteziler ile yaşanan arasındaki mesafe arasındaki sayısız siyasi versiyon için de söz konusudur.
Bu ülkede yaşanan her kesimin eleştirileri kadar ortak kültürel alan için önerileri de olmalıdır, bunlardan yaygın kabul görenler genelleşerek yeni bir milliliğin zeminini oluşturacaktır. Demokrasinin güçlendiği entelektüel evrenin genişleyip tartışma konularının zenginleştiği, heterojen bir kültürel iklimde ortak yaşamın oluştuğu özgür iletişimin sağlandığı ve geniş kitlelerin iletişimde etkin failler haline geldikleri bir Türkiye bu alandaki sorunlarını daha kolay aşabilecektir.
Bu kitap, Cumhuriyetimiz bağlamında birbirini tamamlayan sekiz makaleden oluşuyor.
Zihin Coğrafyamızdaki Osmanlı, bugünün içinde yeniden kuruluna geçmişe ait. Tarihte bir Osmanlı varolmakla birlikte, bugünün insanları onu nasıl hayal ediyorlar sorununa bir değinme.
Hikayesi Modernlikte Saklı Milliyetçilik, hangi tarafında durulduğundan bağımsız olarak kendisine ilişkin sayısız spekülasyonun işaret ettiği bu önemli kavramın modernlikle ilişkisi hakkında.
Cumhuriyetin Felsefi Temelleri, Türkiye Cumhuriyeti`ni kuran öncü kadronun siyasi ve toplumsal yaklaşımını yorumluyor.
Cumhuriyet Dönemi Eğitim ve Kültür, ise bu iki konuda nelerin düşünüldüğü ve yapıldığı hakkında. Türkiye`nin Modernleşme Sürecine Dair Bazı Dipnotları, modernleşme sürecini birkaç temel konu etrafında ele alıp eleştirel bir bakışla değerlendiriyor.
Ya Benimsin ya Toprağın, şiddetin teşekkül coğrafyasını, şiddet eğilimini doğurmada kolektif fantezilerin yerini Türkiye örneği çerçevesinde inceliyor.
Aile ve Aile Değerleri, aile yapısının değişimini, bir kurum olarak anlamını, toplumsal hayattaki karşılığını konu ediniyor.
Daha Çok Teoloji Değil Daha Çok Sosyoloji, din ve dünya arasındaki ilişkiyi anlamada, dinin kendini kurma biçimlerinden birisi olarak üzerine yazıldığı toplumsallığı çözümlemek gerektiğini üzerinde duruyor. Dinin kavranışındaki ilahiyat ve sosyoloji arasındaki yer değiştirmeye dikkat çekiyor.