Gurbet bir tutkudur. Mutluluk verici bir hayal, bir sarhoşluktur. İnsanı felakete sürükleyecek kadar korkutabilir, mahvedici olabilir. Yanı başınızdadır kimi zaman.
Burada olmamalıydım diyecekti bana daha sonraları. Oturduğum kahveye yaklaşıyordu. Çöl rüzgarı sıcağı dalgalandırıyordu. Fasta yabancıydı bu adam, bir arayış içindeydi. Sonunda bana bir aşk ve hasret hikayesi anlattı. Her zamanki gibi müzede oturuyordum diye başladı meydana doğru bakarak, Onun ritmik topuk seslerini ilk duyduğumda, Afrika sanatının geleceği üzerine bir makale yazmaktaydım... Hamburgda Halkbilimleri Müzesinde karşılaşmışlardı: Tadeus, bir Alman etnolog, Assia, Faslı bir kadın.Tadeus anında bu etkileyici ve egzotik kadının cazibesine kapılmıştı.
Tadeus, küçük, aynı zamanda da çok büyük olan dünyasıyla uyum içinde yaşayıp gidiyor, uzaklara duyduğu özlemi kendince gideriyordu. Ta ki Assia hayatına girene kadar Bu vatansız kadın onun güvenli ve sağlam hayatının sınırlarını aşabilmeyi başarmıştı. Görmediği yer kalmayan Assia ile gurbet hasretinin esiri olmuş Tadeus arasında alışılmadık bir aşk doğmuştu. Assia birden ortadan kayboldu. Ve Tadeus onu aramanın hayatına mal olacağını bile bile izini sürmek için Fasa gitmeye karar verdi...
Hastalıkları yüzünden seyahat edemeyen bir etnolog. Hamburgda bir Faslı kadın. Egzotik bir aşk hikayesi ve etnolog bir ailenin geçmişinden büyüleyici kesitler.