Şunu hiç unutmadım, bir bölünme olmadan hiçbir şey çoğalmıyor. Yazılmış bir şiiri ne pahasına olursa olsun, evimin içinde hiç saklamadım. Hayalini kurduğum hiçbir şey evin içinde değildi. Duvarını kendi ellerimle süslediğim bir şehrin kitaplığında bıraktım ilk yazımı ve sürekli tekrarlayıp durdum, taksitle alabileceğim bir sevgili var mı diye... Olmayacak hayaller gibi geldi bütün bunlar ve kitaplığımda kışın daha az bulunur korkusu yaşadığım için, masamı okşuyorum, çoğalsın, güzel görünsün diye...
Olmayacak hayaller gibi geldi bütün bunlar ve kitaplığımda kışın daha az bulunur korkusu yaşadığım için, masamı okşuyorum, çoğalsın, güzel görünsün diye... Sesimi, şiir diye adım adım yazdığım bu sayfalar üzerine aktarıyorum, önemli bu benim için... Ve ilk sevişme anının hani kandilli geceleri var ya o ilk öpüşmelerin, ipincesi çıplak ayaklı yağmur sevişmeleri sadece saçları çizilmişse, şiirsiz resim defterlerine bir gülüşün... O zaman tükürüp yalancı imamın yüzüne abdestini aldırdığım bol ıvır zıvırlı dualarıyla, et kokularını, hüzünlü çocuk yüzlerini bir tutam çiçeğin içinde size gönderiyorum. Kendinize ait bir yer bulun. Bittiği düşünülen şeyler üzerine yeniden anlamlandırın yaşamı ve sorun kendinize, kullanarak eskittiğimiz yaşamı başkalaştıran bir şeyler olmalı. En azından sevmek gibi sıkıntılarımız olmalı...