Politik taşlamalar eskiyince çok fazla işe yaramazlar genelde. Ama bazen ufak bir yergi, sanatsal ustalığı ve evrenselliği sayesinde hiçbir zaman eskimez. Candide bunlardan biri. Aydınlanma devrinin Rönesans adamı tarafından kaleme alınan bu ufak taşlama 1750´lerin politik ve felsefi tartışmalarına, anlaşmazlıklarına ışık tutuyor. Alman filozofu Gottfried Wilhelm Leibniz´in metafiziksel iyimserliğine bir yanıt olarak yazılan Candide, sevglisi Matmazel Cunegonde´a kavuşmak için dünyanın dört bir yanına geziler yapan ve karşılaştığı tüm olumsuzluklara karşın (zorla orduya alınıyor, kırbaçlanıyor, dolandırılıyor, soyuluyor, sevgilisinden koparılıyor, Engizisyon tarafınan işkenceye uğratılıyor, vs.vs.) yaşam sevgisini yitirmeyen ve güzel bir yaşam sürebileceğine inanan saf bir delikanlının öyküsünü anlatıyor. Sonunda Candide sevgilisi ve yardımcılarıyla yalnızlığa çekilince, gerçek mutluluğun aşırı idealizm ya da bulanık bir metafizikle değil, kendi ufak bahçesini ekip biçmekte yarattığını fark ediyor.