Bu kitabı düşünerek, sizin için yazdım. Belâ gecelerinde, yaşım sızarak, yüreğim sızlayarak yazdım.
Ey Türk! Bu satırlarda mâzînin destanlarını, hâlinin hicranlarını söylemek ve inlemek istedim. Bir keman gibi...
Bu kemanı ana vatanın sînesinden yonttum. Tellerini kalbinin damarlarından çıkardım. İstedim ki bu sazın âhengini yalnız sen duyasın. Bu acıklı iniltiler yalnız sana dokunsun.
Cihânın târihi, vatanı uğrunda senin kadar uğraşan, kanını döken bir millet daha gösteremez. Senin kadar kimse kendi vatanına sâhip olmağa hak kazanmamıştır. Bu vatan ya senindir, ya kimsenin!...
İnsan gibi yaşamağa, efendi gibi yaşamağa, ataların gibi yaşamağa azmet. Evlâdlarına temiz ve mâmur taştan bir ev, temiz ve mâmur, malûmatlı bir dimağ bırakmağa ahdeyle. Ve ahdini ayâlinin, evlâdının alınlarına kondurduğun sıcak öpücüklerle imzâ et!
Bu satırları yazarken masallarımı süslemedim. Senin ruhun gibi sâde olmasını istedim. Ötesinde, berisinde, eğer varsa, göreceğim özentiler sana beğendirmek, gururunu okşamak içindir. Gurur! O, her Türk'ün yaradılışındadır.
Ahmet Hikmet Müftüoğlu