Bilişsel terapi, kişinin yaşadığı problemlerinin büyük bir çoğunluğunu, sahip olduğu yanlış kanı ve zanlarla gerçeği çarpıtması sonucu bizzat kendisinin oluşturduğunu savunmaktadır. Yanlış algılamanın temelinde, bireyin bilişsel gelişim sürecindeki hatalı öğrenmeleri bulunmaktadır.
Tedavi ise gayet basittir: Yanlış algılamalara neden olan kaynak ile hastanın ilgi kurması. Bu süreçte terapistin rolü ise; hastanın düşüncesinde oluşan tahribatları çözmek, ona alternatif düşünce şekillerini öğretmek ve tecrübelerini daha gerçekçi olarak yorumlama konusunda yardımcı olmaktır.
Duygusal rahatsızlıklara bu yeni yaklaşım, kişinin kendisine ve problemlerine dair bakışını değiştirmektedir. Kişi, çözemediği biyokimyasal reaksiyonlarıyla, kör dürtüleriyle ya da otomatik refleksleriyle kıskıvrak yakalanmış çaresiz bir varlık değildir; kendi hatalarını görme kabiliyetine sahip olan bir şahsiyettir. İnsanın yanlış kanılar edinme kapasitesi olduğu gibi, onları düzeltme kapasitesi de vardır. Dolayısıyla, kişi yanlış düşüncelerini görerek ve onları düzelterek hayatı kendisi için çok daha yaşanabilir bir hale getirebilme gücüne sahiptir.