Yalnızlığı ve onun dostlarını -kitap ve rüyalar- unutabilir misin bir düşün! Zaman, kendisini dizginleyecek birileri olmaksızın ayakta duran ve varsa sürükleyerek akıp gidiyor ve sen, vaktinin, neredeyse günlerinin nasıl geçtiğinin farkında bile değilsin...
Hadiseler bizi yaşarken alıp toprağa gömüyor. Aslında bu acılar, etleri çürümüş ölülerin kafasında tutuşan karmaşık rüyalardan başka bir şey değil. Her şey ürkütücü bir küçüklükte erip kayboluyor. Solukları hala yüzünde yannkılanan görkemli mazi, dağılacak, çürüyecek ve ondan kötü kokudan başka hiç bir eser kalmayacak...
Kaygılar dağlar gibi, akıl pas tutmuş ve aptallıklarla çevrelenmiş teselli... Çekilen azabın mutlu sonla biteceği rüyalar seni uyandıracak. Neden Allah ım bana kanlarla boyanmış bu meşakkatli yolculuğun anlamı hakkında bir parıltı göstermiyorsun? Niçin öteden beri boğuşmalara sahne olan bu deniz uyum gösteremiyor? Ve nasıl taşın tiyatroda, haşaratın ve mahkumun dağda rolü olur da benim bu hayatta hiçbir rolüm olmaz?