Ben ve Öteki´nin ilk öykülerini yazmaya giriştiğimde, üç öykü kitabı, bir de roman yayımlamıştım; ama, nice yıldır, benim için gerçek yazarlık serüveninin bu kitapla başladığını düşünürüm. Onu öncekilerden ayıran özellikler, örneğin: öykülerin değişmez anlatıcısını bütünleyen değişmez gözlemci, gözlemciyi yönlendiren bireysel açılmalar, nerdeyse kesintisiz bir sorgulama biçiminde gelişen anlatım ve kurgu, önceden kararlaştırılmış öğeler değildi; bunlar, şöyle bir sezinlenmiş çocukluk evrenini, yani ötegeçeyi ve söylensel kişilerini yeniden kurmaya çalışırken, yolculuk sırasında oluşturmak zorunda kaldığım araçlardı. Bu bakımdan, Ben ve Öteki benim için bir okul oldu: anlatı kişilerinin, zamanın, uzamın, kurgunun ve biçemin mantığını her şeyden çok onu yazarken kavradım. Yazınsal değerine gelince, bu konuda söz söylemek bana düşmez. Ama, öyle sanıyorum ki, Oğuz Demiralp´in `Bup-lamak´ından Rafael Carpintero Ortega´nın Madrid Üniversitesi´nde verdiği doktora tezine kadar, bu kitap ve öyküleri üzerine yazılmış bunca inceleme ve eleştirinin niteliği en azından, kendisini getiren serüvenin üzerinde durulmaya değer bir süreç olduğunu gösteriyor.
TAHSİN YÜCEL