Sartre gibi büyük bir anlatım ustası Baudelaire gibi mutsuz, huysuz, bir bakıma ilençli bir ozanı ele alınca ortaya bir solukta okunan bir yaşamöyküsü-deneme çıkmış. Ozanın özel yaşamından alınan öğeler; anasına, üvey babasına bakışı; yazınla, şiirle, görsel sanatlarla ilişkileri; kadın´a beslediği duygular, yarı varoluşçu, yarı ruhçözümcü bir yaklaşımla incelenmiş. Bir yerde şöyle diyor Sartre, Baudelaire için: Keskin bir bakışın delip geçemediği tek bir apansız bilinç yoktur onda. Bizim gibi kişilere, bir evi ya da ağacı görmek yetiyor; onları incelemeye pek daldığımızdan, kendimizi unutup gidiyoruz. Baudelaire kendini hiçbir zaman unutmayan adamdır. Görürken de kendine bakar o, baktığını görmek için bakar; kendi ağaç ve ev bilincidir onun gözlediği, nesneler ona ancak bu bilinç aracılığıyla, sanki onları bir cep dürbününden görüyormuş gibi, daha solgun, daha küçük, daha az dokunaklı görünürler.
Gerçekten benzersiz bir kişiliğin - ya da Sartre´ın inancına göre, kişiliği özgür seçimle oluşturduğu yazgının çarpıcı bir anlatımı.
(Arka Kapak)