Dans, hareket ve mimiklerle bir olayın, bir öykünün anlatılması insanlık tarihi kadar eskidir. Ama bu ögelerin sözle birleşmesi ve yapısal bir birlik kazanması Eski Yunanda gerçekleşmiş ve tiyatro sanatı klasik çizgilerine kavuşmuştur. Metin And bu yapıtında Türk tiyatrosunun tarihini mercek altına alırken, zamanda ve mekânda birtakım sınırlamalara gittiğini ve yalnız Anadoluya yerleşen Türklerin tiyatrosunu ele aldığını özellikle belirtir. Yazar bu çalışmasında, Geleneksel Türk Tiyatrosu başlığı altında Köylü (Kız Kaçırma, Tarımsal Oyunlar, Çoban oyunları vb.) ve Halk Tiyatrosu (Hokkabaz, Meddah, Kukla, Karagöz vb.) geleneklerini ayrıntılı bir biçimde betimledikten sonra, Batı etkisindeki Türk tiyatrosuna eğilerek, sırasıyla, Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde sergilenen oyunları, erkek ve kadın sanatçıları, tiyatro mekânlarını, oyunlarda kullanılan dili, tiyatroyla ilgili yasaları ve genel olarak halkın ve yöneticilerin tiyatroya bakışlarını araştırıp yorumluyor.