Paris´in tren istasyonlarına dökülen bu binlerce Britanyalı kadın her işe koşulan türden hizmetçilerdi; bir de ayak işlerinde çalışan, kırlık yerlerin pazarlarında işportacılık yapan, iğne iplik gibi şeyler satan kimseler ve daha birçokları. Ölüm kimliğinden başka şeyleri olmayan milyonlarca insan. Tek düşündükleri yaşayabilmek: Açlıktan ölmemek, geceleri bir dam altında uyuyabilmek; hepsi bu. Bir de arasıra bir iki laf edecek birilerini bulmak, ortak bahtsızlıklarından, kişisel zorluklarından söz etmek, konuşmak. Yazları, sokak aralarındaki küçük parklarda, çocuk bahçelerinde, trende, pazar yerlerinin kalabalık, müzikli kahvelerinde olabilecek bir şey. Bu da olmasa, diyorlardı, içinde bulundukları ölümcül yalnızlıktan kurtulmaları olanaksızdı.