´´ adam kimin oğlu olursa olsun, Anadolu´nun en ücra bir köşesinde büyüyüp yaşayan bir köylüydü. Büyük olasılıkla dış dünyada olup bitenlerden haberdar değildi ve kendisiyle ilgili böylesine ufak tefek şeylerin büyük paralar getireceğini bilemezdi. (...) Bu basit köylü hayatta sahip olamayacağı serveti kendisine kazandıran adama gelirinin dörtte birinin herhalde seve seve verirdi. Akın da kendisine düşen hisseyi almalıydı.
Tamam, bu köylü babasının siyasi mirasıyla yaşamını değiştirecekti ama Akın da babasından kendisine miras kalan bilgiyle aynı değişikliği yapmaya hak kazanacaktı. Sonunda bilgi para kazanabilecekti. Oysa genç adam o güne kadar bildiği lüzumlu lüzumsuz milyonlarca şeyi bir türlü paraya tahvil edememişti.´´

Bazen gerçekler sanıldığından daha basittir. Bin bir komplonun içinde ve uzaklarda aranan gerçek, bir bakarsınız ki hemen yanıbaşınızda. Sıradan olaylar olağanüstü maceralara dönüşür, sıradan insanlarsa kahramanlara.
Sıradan bir insanın oğluna bıraktığı sır belki de dünyanın dengesini sarsabilecek, insanları yeniden karanlık günlere geri götürüp, tarihin akışını değiştirecekti. Hiç beklemediği anda eline geçen bu bilgi genç adama para, şöhret ve güç mü getirecekti yoksa onu bir kaosa mı sürükleyecekti?