Eğer yeteneklerinin gelişmesini istiyorsa, susuzluğuna hakim olması gerekecek. Susuzluğunu sıradan sularla değil, yalnızca belli bir ırmağın suyuyla gidermesi gerektiğini söylemek istiyorlardı. Bu su, dediler ona, İda Dağına pek yakın akıyor; akşamları, susamış hayvanlar oradan kana kana su içmeye gider. Ama su acıdır ve yabanisi evcili bütün hayvanlar, kıyıda tek boynuzu dalgaları okşadığında, su karışır ve tatlanır. Boynuz sudan çıktı mı, su yeniden acılaşır. Bu kısacık an su içebileceğin tek zamandır. Ama kendini bundan men etmelisin, diyordu keşişler.
Tek boynuzlu at su içtiği ve boynuzu suyu karıştırdığı sürece, gözleri bir saydamlık yaratır. İşte orada, o dakikada, o belirli yerde, su duru ve içilebilir olduğu sürece, ölümün ardından, geleceği avucunda gibi açık ve net görebilirsin. Bunu başarmak için, o zaman ırmağın dibinden sana görünecek yüze bakmalısın. Göreceğin şeylere anlamlarını verecek olan odur. Bu bir erkek yüzüyse, göreceğin ve kehanette bulunacakların güneş, doğu ve sabah burcu altında yayılan uzamla ilgili olacak; eğer bir kadın yüzüyse, bildireceğin olaylar batı, gece ve ay burcu altında olacak. Kısacası, eğer bir kentin yandığını görürsen ve onun aşağısında, suyun dibinde, bir kadın yüzü fark edersen, bu kentin batıda olduğunu bileceksin. Ve tersi.
(Arka Kapak)