Çocuğun kısa boyu mu, deşifre edilmesii gereken özgül dili mi, yoksa sosyal gelişimini tamamlamamış olması mıdır, erişkisini çocuk konuşulanları anlamaz diye düşünmeye iten? Yetişkin, çocuğu söz sahibi bir özne olarak düşünmez. Ona kendi prizmasının saptırıcı bakışıyla yaklaşır. Onun tutkulu narsisizminin bir nesnesi haline getirir. Ya da kendi dünya görüşü ve önyargılarından hareket ederek ona bir yer verir. Çocukluğu tasarımlama biçimi de içinde yaşadığı tarihsel ortama bağlıdır. Böylekle çocukluğu ilişkin farklı sosyal görüşler, çocuk psikanalizindeki tartışmaların da geri perdesini oluştururlar. Bu tartışmalar şöyle bir sorunun etrafında odaklanırlar; çocuklarla, erişkinlerde olduğu gibi psikanaliz yapılabilir mi?