İngiliz düşünür ve stratejlisti Arnold Toynbee´nin 1940´lardaki uyarılarıyla başlayan ve 1990´lardan itibaren Amerikalı düşünür Samuel Huntington tarafından siyaset projelerine dönüştürülen dinler arası muhasebeler ve İslam meselesinde CHP kurmaylarının olup bitenlerden tamamen habersiz olduklarını, 18. ve 19. yüzyıl pozitivist-materyalist anlayışlarına saplanıp kaldıklarını görüyoruz.
Laikliğin dine sırt dönmek, dinle ilgilenme işini dinci hurafe ve istismar odaklarına bırakmak şeklindeki algılanışının yarattığı büyük hüsrana tüm Türk aydınlarının bir kez daha dikkatini çekiyorum. Bu hüsranın bir numaralı müsebbibi ise Atatürk´ü ve laikliği yanlış okuyan, çağın gelişmelerini ise hiç okuyamayan CHP aydınlarıdır. Buna, Türk Solu da diyebilirsiniz.
Türk solu ve CHP, çağı yanlış okumuştur. Ne yazık ki, bu yanlış okuma 21. yüzyıla da sıçramıştır; devam etmektedir.
Bu yanlış okuma, Altı Ok´un Devrimcilik ilkesinin gerektiği şekilde değerlendirilmesini engellemiş, Atatürk felsefesini ruhu olan devrimcilik anlayışı CHP´nin yanlış okuyuşu yüzünden durgunluk, tutuculuk ve saplantıların dayanağına dönüşmüştür.
Chp kurmaylarının yıllar ve yıllar, dinle ilgilenmeyi camiye abone olmak şeklinde anlamaları ve caminin dışında olmayı dinin de dışında olmaya dönüştürmeleri, sadece Türkiye´ye değil, tüm İslam dünyasına çok ağır ve kahırlı bir fatura ödetmiştir.
Kendisini Atatürk´ün partisi olarak tanıtan CHP´nin aydınları, din meselesinde Atatürk´ü ve laikliği sürekli bir biçimde dine sırt dönmenin öncüsü olarak düşündüler. Atatürk´ün, Kur´an zemininde İslam olarak dikkat çeken İslam´la ilgisi CHP kurmayları tarafından sürdürülseydi, Türkiye bugün, bırakın Ortadoğu´yu, yeni dünya düzeninin yapılandırılmasında birinci dereceden söz sahibi ülkeler arasında olurdu.
Ne yazık ki bu olmadı, bunun yerine, Haçlı stratejilere mutlak teslimiyeti kurtuluş sayan mandacı-mütarekeci bir siyaset ve cehalet dinciliği, Atatürk Türkiyesi´nin bu konudaki kaderinin belirleyicisi haline geldi. AKP örneği önümüzde...Önümüzde ve başımızda...
(Arka Kapak)