Patrick, 1920´lerde Kanada´nın vahşi doğasından Totonto´ya gelir. Göçmenlerin istilasına uğramış, gelişmekte olan bu çok yönlü, kozmopolit kentte, yaşamını kazanmak için çeşitli işlere girer. Onun gibi pek çok insana umut vermektedir Toronto: Sendikacılar, inşaatçılar, tiyatro oyuncuları, hırsızlar, işçiler... Bütün bu insanların yolları, Kanada´nın yoksulların ve göçmenlerin sırtında yükseldiği, Kuzey Amerika´nın geliştiği ve işçi hareketlerinin başladığı yıllarda birleşir. Kızıl Birlikler´in iletişim hatlarını kestiği, politik toplantıların gözyaşı bombalarıyla dağıtıldığı, onbin yabancı işçinin ülkeden sınırdışı edildiği yıllardır bunlar. Aslan Postuna Bürünmek, aralarında sendikacı ve militan Alice´in, bir milyarderin sevgilisi olan oyuncu Clara´nın, hırsız Caravaggio´nun, inşaat patronu Harris´in de bulunduğu sıradan insanların öyküsünü alışılmadık bir biçimde anlatıyor. Ondaatje, gereçeği mite yaklaştıran kurgusuyla okuru masalsı bir atmosferle sarmalıyor. Bir kentin yükselişinin hikâyesi, yirminci yüzyılın başındaki Toronto, Kuzey Amerika´daki ilk sendikalaşma hareketinin bastırılması, hayatta kalma savaşı veren bir avuç insanın öyküsü aracılığıyla romanlaşıyor. Kanada´nın doğasını son derece canlı bir üslupla betimleyen yazarın şiirsel dili özellikle dikkat çekiyor. Aslan Postuna Bürünmek, filmi gişe rekorları kıran İngiliz Hasta´nın yazarının en iyi romanı sayılıyor.