Küçücük aklımı kurcalayan birçok soru vardı.
Babama Allah bize oturmaya gelir mi? diye sorduğumda bana kızdı.
Öğretmenime Yağmur yerden havaya doğru yağsa gökyüzünde çiçek açar mı? dedim, Geri zekâlı! Otur yerine! diye bağırdı.
İmama Sen peygamber olsaydın bize yine kızar mıydın? diye sordum, Estağfurullah. deyip kulağımı çekti.
Amcamın kızına Ben okuyup büyük adam olacağım. dediğimde Salak, sen önce altını ıslatmayı bırak. diyerek benimle dalga geçti.
Okuyup bunlardan kurtulmak için ortaokula geldiğimde öğretmenim, bir savaşın tarihini ezberleyemediğim için Saman kafalı, aptal, kuş beyinli! diye hakaret etti.
Hayaller kurdum:
Çocukların gülüşüp oynaştığı, kimsenin kimseye hakaret etmediği, büyüklerin küçükleri ezmediği, herkesin birbirine sevgiyle baktığı, öğrencilerin okula gitmek için tatilin bitmesini beklediği...
Ben kendimi işe yaramaz, kafası çalışmayan, pısırık, güvensiz, suçlu, korkak sanıyordum.
Ta ki donarak ölmek üzere olduğum akşama kadar. Yeniden ayağa kalktım ve hayallerimden ASLA VAZGEÇMEDİM. Sonra ne mi oldu? Haydi gel, bu yolculuğa beraber devam edelim.