Zülfü Livanelinin yıllara yayılan, yıllarla beslenen, zenginleşen deneyim ve gözlemlerinden sınırlar, sınır aşanlar, sürgünler, gurbetçiler üzerine, değerleri yıllarla sınanmış öyküler...
Boynuna nenesinin astığı mavi gözboncuğuna eliyle dokundu. Mavi gözlere karşı koruyacaktı onu. Unutmamıştı nerede olduğunu, ama çevresinde olup bitenlerden kopmuştu. Aydınlık bir gülümseme yayılmıştı yüzüne. Neredeyse kaşlarının üstünden başlıyordu saçları. Kıvrım kıvrım, güçlü, kapkara saçlardı. Gözleri de her şeye, her zaman şaşarak bakıyormuş gibi kocaman ve parlaktılar. Çoğu zaman, hele soğukta nemli gibi dururlardı.
Bazı insanlar bütün hayatlarını sınırları aşma mücadelesi olarak geçirir. Bu konuda tartışmasız en deneyimli kişilerden biri olan Zülfü Livanelinin yıllara yayılan, yıllarla beslenen, zenginleşen deneyim ve gözlemlerinden, Almanyada, İsveçte, Danimarkada, Türkiyede... sınırlar, sınır aşanlar, sürgünler, gurbetçiler üzerine, değerleri yıllarla sınanmış öyküler...
Zülfü Livanelinin edebiyat alanındaki ilk verimleri olan öykülerini bir araya getiren Arafatta Bir Çocuk, yayımlandığı 1978 yılından beri hem Türkiyede hem de dünyada olağanüstü bir ilgi gördü. Türkiyede defalarca basıldığı gibi Almanca ve Farsçaya da çevrildi. Kitaba adını veren öykü İsveç ve Alman televizyonlarında film yapıldı. Arafatta Bir Çocukun ana konusu, edebiyatın en eski temalarından sürgün ve bütün anlamlarıyla sınır. Kitapta yer alan öykülerde, Türkiyenin Avrupa macerasının başladığı 1960lardan ve 12 Mart 1971den bu yana işçi ya da siyasi mülteci olarak Avrupa ülkelerine savrulan Türklerin özellikle kültürel çatışmalar bağlamında yaşadığı sıkıntılar işleniyor.