Derya Erkenci´nin hikayeleri hayatımızla yüzleşmenin buruk ve samimi tutanakları adeta. Erkenci bizi -olgunluğun eşiğine gelmiş bir kuşağı- tarihi, coğrafyası, dünü ve bugünüyle okuyor; okuduklarından -küllerimizden- yeniden yaratıyor. Yüzleşiyor, ama gaddarca hesaplaşmıyor. Haksızlığa uğramış bir kuşağın haksızlığa uğramış çocuklarını, bizi -kendini de- acıyarak seviyor...
Sıcak bir yaz duygusu içimizde kalan. Midye kabukları, denizin üstünde kızararak batan güneş, nedensiz kederlerimiz, orta sınıf hayatımızın ortasında var olan her şey. ama onlar çocukluğumuzda kalmamış mıydı? Erkenci´nin hikayelerini okuduktan sonra bir kez daha biliyoruz ki insan ölümlü; ömür geçiyor, bir yerinden tutmak gerek... Yazarın kamera gözü içimize işliyor.