Biri bir çocuğun adını söyler, bir hanımeli kokusu duyulur birden, bir iç çekiş. Günışığı avlunun taş döşemesine düşer. Bir köpek havlar. Rüzgâr camınızı çalar bir dal ucuyla. Bir öykü başlar.
İnci Aral'ın hayata, dünyaya, edebiyata ve yazma tutkusuna bakışını yansıtan, okumak, yazmak, severek ve yazarak varolmak üstüne düşünce ve deneyimlerini yalın, akıcı bir anlatımla dile getirdiği bu kitap belleğin seçtiği anlara ve akıp giden yaşamın bizde kalan izlerine değinen bir anlatılar toplamı. Değişik söyleşi ve toplantılarda okurlara sunulmuş duyarlı metinlerden oluşuyor ve zevkle okunuyor.
İnci Aral her zamanki içten ve alçakgönüllü söylemi ile çocukluktan yazarlığa ulaşan serüvenini anlatırken kendisiyle baş başa kalınmış sıcaklıkta bir sohbet ortamı yaratıyor. Yazmak isteyen gençlere ise şunları söylüyor: Yazmak, insan ruhunu, bilincini, dalgalanma, yükselme ve düşüşlerini anlama ve insanın önce kendi gecesini aydınlığa çıkarma çabasıdır. Zamanın içinde bir yerlerde kendini aşkla, severek ve yazarak olumlama ve bunlara tutunarak hiçliğe karşı durma uğraşının özü budur.