Frank McCourt`un çocukluğunu anlatan Angela`nın Külleri dünyanın her yerinde büyük bir okuyucu kitlesi tarafından okundu ve çok sevildi. Büyük bir yoksulluğu anlattığı halde, McCourt`un kalemindeki sevecenlik ve ince mizah, satırların arasından sızan umutla birleşince, ortaya bir kurtuluş, bir başarı öyküsü çıkmıştı. Kitap birçok ödül aldı (Pulitzer Ödülü - Ulusal Kitap Kriterleri Çevresi Ödülü - Los Angeles Times Kitap Ödülü). Pek çok dilde defalarca basıldı.
Umuda Doğru işte bu öykünün devamı; Frankie`nin yoksul bir göçmenden pırıl pırıl bir öğretmene ve mükemmel bir yazara dönüştüğü Amerika serüvenini anlatıyor.
Frank, büyük çabalardan sonra on dokuz yaşında, New York`a gelmeyi başarır. Gemide tanıştığı bir papaz ona Biltmore Oteli`nde bir iş bulur. Otelde çalışırken, bu ``sınıfsız`` ülkedeki çarpıcı sınıflandırmayla tanışacaktır.
Askere alınıp Almanya`ya gönderilir. Orduda köpekleri eğitmeyi ve daktilo kullanmayı öğrenir. 1953`te Amerika`ya döndüğünde doklarda çalışmaya başlar. Amerika, Frankie`nin kamını doyurmuştur; ama yüreği hala hoşnut değildir. Çevresindeki tüm göçmenler, ülkelerindekine benzer yaşam biçimlerini benimser ve ısrarla başka bir şeyin imkansız olduğunu söylerken, onun hayellerinde okuyup eğitim görmek, Amerika`da Amerikalılar gibi yaşamak vardır. On dört yaşında okulu bıraktığı halde, kendini, New York Üniversitesi`ne kabul ettirmeyi başarır. Orada, uzun bacaklı, sarışın, su katılmadık bir Yankee`ye aşık olur ve hayallerini gerçeğe çevirmeye çalışır. Ancak dünyadaki yerini, öğretmenliğe -ve yazmaya- başladıktan sonra bulacaktır.
Umuda doğru, Frank McCourt`un Amerika`da yaşadıklarını, olağanüstü insancıl bir mizaha sararak büyüleyici bir dille anlattığı bir öykü.
Kitap Angela`nın Külleri`nin devamı niteliğindedir.