Yasama organı artık genel iradenin oluşumunu tekelinde tutmamaktadır. Yürütme, Avrupa Devletleri'nde, yasama insiyatifine ve gündemine büyük ölçüde hakimdir. Parlemento, yasaları oylama ve değiştirme iktidarını korumaktadır. Anayasa Mahkemesi ise, belli yasama hükümlerini yürürlükten kaldırabilir, yasanın anlamını açıklığa kavuşturabilir; yasanın uygulama tarzlarını belirleyebilir, etkisini sınırlayabilir veya genişletebilir; hatta yeni hükümlerin kabulünu yasayıcıya öğütleyebilir...
Normların oluşumuna katkıda bulunmak için kurumlar arasında ortaya çıkan yarışmacı ilişkiler zinciri, yasanın anlatımını da dönüşüme uğratmıştır.
Yasalar, birçok organın kısmi katılım sürecinin ürünüdür. Farklı organların iradeleri, genel iradenin oluşumuna katkıda bulunur. Yasa ancak Anayasaya Saygı içerisinde genel iradeyi ifade eder. İşte yasa yapımında tekelci rejimden yarışmacı bir rejime geçişin anlamı budur...
Anayasa yargısının meşruiyetini kuran işlevi, demokratik sistemin korunması ve insan haklarına saygının sağlanmasıdır. Çoğunlukçu demokratik ilkeye dayanan siyasal kurumların taşkınlıklarını sınırlayabilecek tek mekanizma, yasaların anayasaya uygunluğunun denetimidir. Bu sınırlar, anayasal yapının korunması için gereklidir... Öte yandan bireylerin iki seçim dönemi arasında temsilcilerinin yasama çalışmalarını denetletebilmeleri, Anayasa Mahkemelerini yurttaş mekanına yakın kurumlar yapar. İşte bu iki öge, yeni bir demokrasi anlayışını ifade eder... Güçlü bir anayasaya uygunluk denetim sistemi, otoriter ve özgürlüğe düşman rejimlerce hoşgörülmez, bu rejimler siyaset yelpazesinde ister sağda ister solda yer alsınlar.