SINIFSAL özü bakımından küçük-burjuva toplumsal-siyasal bir akım olan anarşizm, 1840 ile 1860 yılları arasında oluştu. Ama kökenleri çok daha gerilere uzanır. Anarşizm akımlarının ve eğilimlerinin çeşitliliğine ve en önemli ideologları Max Stirner (K. Schmidt'in takma adı), Pierre-Joseph Proudhon ve M. Bakunin'in ileri sürdükleri görüşlerin farklı olmasına karşın, bu görüşlerin ortak olan yanı çerçevelenebilir. Bu, her şeyden önce, her türlü devlet iktidarının yadsınması ve eksiksiz bireysel özgürlüğün propagandasıdır. Anarşistlerin aşırı bireyciliği ve öznelciliği, kendisini yıkıma sürükleyen büyük sanayi üretiminin gelişmesine karşı, büyük sermayenin çıkarlarını savunan devletin sömürücü doğasına karşı ve sanayi devriminin kapitalist biçimlerine karşı, küçük-burjuvazinin protestosunu dile getiriyordu. Bu protesto, anarşistlerde, kendi sınıf doğasından bağımsız olarak her türlü kötülüğün en başta gelen nedeni saydıkları devletin mutlak olarak yadsınması, her türlü merkeziyetçiliğin yadsınması ve sınırsız bir özerkliğin propagandası biçimini aldı. İşçi sınıfının siyasal savaşımıyla, sosyalist devrimle ve proletarya diktatörlüğüyle değil de, halk yığınlarının kendiliğinden ayaklanmasıyla, devlet iktidarının ve bütün devlet kurumlarının derhal ortadan kaldırılmasıyla, devletin ve sömürücü sınıfların olmadığı bir toplum yaratmaya yönelik ütopyacı düşler bütün anarşist eğilimlerin belirleyici özelliği oldu.