Ruhu çoktan ölmüştü, geriye öldürülecek yalnızca bedeni kalmıştı.
Yaşamına kendi son veren Zweig, hayatı boyunca intihar kavramı üzerine düşünmüştü. Amok Koşucusu'nda da hâkim kavram intihardır. Zengin ve kibirli bir kadının yardım talebini geri çeviren doktor, zamanla büyük bir pişmanlık duyarak halk arasında amok diye tabir edilen bir hastalığın pençesine düşerek koşmaya başlar. Doktorun trajik öyküsünü okurken onu anlamaya çok yakınızdır. Bu yakınlığı sağlayan kuşkusuz Zweig'ın insanı başarılı anlatımıdır. Vicdan ve akıl arasında yaşananların, intiharın ve insanın en karanlık yönlerinin ele alındığı eserde Zweig, gözlem gücünü ve insan psikolojisiyle ilgili yeteneğini gözler önüne serer. Yaşamı boyunca üzerine düşündüğü başta intihar olmak üzere insanı yakından ilgilendiren her kavramın ustalıkla işlendiği eserlerinden biridir Amok Koşucusu.