Yeryüzündeki ülkelerden birinde olağanüstü yeteneklerle donanmış, çok akıllı bir bilim adamı yaşıyordu. Anaokuluna başlamadan, okuma yazmayı öğrenmişti. Yaşıtları orta öğrenimlerini sürdürürken o, birçok bilim dalında profesörlük düzeyine gelmişti. Ama, durumundan yine de hoşnut değildi. Bildiklerini yineleyerek, öğrencilere aktarmak yerine; insanlığın yararına sunabileceği, yeni bir şeyler bulmak istiyordu. Fakat üzerinde derinleşebileceği konuyu bir türlü saptayamıyordu. İkide bir, 'Geçmişte yaşayan bilginler, evrenin pek çok gizini çözmüşler. Bana bir şey kalmamış,' diye yakınmaktan kendini alamıyordu. Bir gün, bu sorunu, çok sevdiği bir arkadaşına açtı. Arkadaşı ona, şöyle bir öneride bulundu: 'Atmosferde hiçbir sesin yok olmadığı anlaşıldı. Bazı bilginler, geçmişte yaşamış ünlü komutanların, kralların, sultanların, bilginlerin, sanatçıların seslerini, öteki seslerden ayırmak için yoğun çalışmalar yapıyorlar. Sen de başlangıcı olmayan, uzun bir süreden beri bizimle yaşayan evcil hayvanları ele al. Yaşamımızda önemli yerleri olan bu yaratıkların çıkardıkları seslerin anlamlarını çözmeyi dene.' (Kitabın Girişinden)