Görünüşte herkese açık hayatlar vardır. Göz önünde duran, göz batan, sürekli takip ettiğimiz, süreki yargılayıp, kefen biçtiğimiz hayatlar. Tıpkı penceresi geniş bir eve benzer böyle hayatlar. Ama dışarıdan gördüğümüz renkleri, yine de merakımızı gidermez. İçeride duranın bize, dışarıdan göremediğimiz alacakaranlıkta kalmış yerleri de anlatmasını isteriz: Kendi içinden hayatın nasıl gözüktüğünü, yalnızken neler hissettiğini, herkesten saklayıp da vermediği cevapları, kalp çarpıntılarını...
Günlük bizim için değerli kılan, bu tür soruların cevabını verecek bir belge niteliğinde olmasıdır. Bir toplumun çıkardığı zirveden aşağılara yuvarlanmış insanların, o eziyet dolu düşüş mevsiminde neler hissettiklerini ancak bıraktıkları günlüklerden öğrenebiliriz. Günlük bazen, parmağı adaletsizlikle kesilmiş bir insanın, akan kanını temize çıkaracak içli bir tutanağa dönüşür...
Adnan Menderes´in Günlüğü bizzat Menderes´in kaleminin değil, ölümünden yıllar sonra hayatını en ince ayrıntısına kadar gözden geçiren başka bir kalemin ürünüdür. Taşkın Tuna, tamamen belgelere dayanarak günbegün Menderes´i yaşamış, Menderes´i duymuş, Menderes´i hissetmiş ve onun kader saatlerini bir günlük tarzında tasarlayarak bu romanı ortaya koymuştur.
(Arka Kapak)