11 Eylül 2001`de, New York`taki İkiz Kulelere saldırılarda ya da 15 ve 20 Kasım 2003`te, İstanbul`daki bombalamalarda bile karşımıza çıkan `Filistin Sorunu`nun artık yarım yüzyılı aşan tarihi ve dünyanın hemen her yerine yayılan boyutlarıyla küresel bir sorun olduğuna kuşku yok. 90`lı yılların başında gelişen Oslo Barış Süreci ile birlikte artık çözümün kapı arkasında sanıldığı bu sorun maalesef daha sonraki gelişmeler içinde yine çözümsüzlüğün girdabına yuvarlandı. İsrail saldırganlığı Filistinlilerin intifadası ile karşılanırken Ortadoğu yine A`raf`ta durmaya karar kıldı.
A`raf; sevap ve günahları eşit olanların, ne cennete ne de cehenneme gidecek olan ruhları toplandığı yer... Üç semavi dinin de ortaya çıktığı bu `Kutsal Topraklar` üzerinde yaşayanlar cennete gidebilmek için canlı bombalarla hem kendilerini hem de çevrelerindekileri cehennem ateşiyle yakmaya devam ediyorlar...
Bir yanda, yerleştiği topraklarda kabul görmek isteyen bir halk, İsrailliler, diğer yanda ise onurunu korumaya çalışan yerli halk, Filistinliler. A`raf`ın bir yanı işgal, diğer yanı direniş. Şaron işgali, Arafat direnişi temsil ediyor. A`raf`ın bir yanı savaş, diğer yanı barış. Ortadoğu`da herkes barıştan söz edip savaş yapıyor. Göründüğü kadarıyla, mevcut yapıda gerçek bir barışa ulaşmak hayli zor olacak.