''Baba,
Sana mektup yazmaya söz vermiştim. Aslında daha önce yazamamam tembelliğimden oldu. Bugün savunmamız bitti. Mahkeme kararı 9 Ekim´de açıklanacak. Benim için bu kararın fazla bir önemi yok. Önemli olan tarihin vereceği karar. Geçmiş olayları tekrar düşündüm ve şimdiye kadar görevimi yaptığıma iyice emin oldum. 1947'nin Şubat 28'inde başlayan hayatım mutlaka sona erecek. Bu şimdi sona erse de fazla önemli değil. Önemli olan inandığım dava için yaşamak. Yoksa hiçbir şey yapmadan yaşamak, sadece yaşamak, yarım solunan havadır. İnandığım biçimde yaşadığım şimdiye kadar. Elimden gelse tekrar aynı biçimde yaşardım. Neyse bu kadar felsefe yeter. Sen nasılsın? Çarşamba günü senden sonra ağabeyim geldi ziyaretime... 6 Kasım'da erteleniyormuş, çok sevindim bu habere...
Hamdi ne yapıyor? Mahkemede onu görünce bayağı şaşırdım. Epeyce boy atmış. Buradan okul durumunu sordum Hamdi'nin... Söyle ona mutlaka okulu bitirsin ve bunu sene kaybetmeden yapsın. Bana bakmasın. Ben bitiremediysem senin de dediğin gibi tembellikten değil, üzerime düşen devrimci görevi başarmak için gerekti bu. Anneme gelince, onun çok üzüldüğünü biliyorum. Ama ona üzülmemesini söylemek de imkansız. Sen teselli et onu. Sen de kendini çok yıprattın, ben ve kardeşlerim için... Benim fakülteyi bitirmemi çok istedin. Ama böylesi benim için daha iyi oldu. Her ne kadar beni bu yaşa sen getirdin, ama unutmaman gerekir ki, vatana karşı namus borcum var. Onun için bu borcumu ödedim ve şimdi iç rahatlığı içindeyim. Neyse şimdilik hoşça kal.''