Beyruttan Belfasta, Kıbrıstan Sowetoya, Münihten Mogadişuya terör ve şiddet. Ayetullah Humeyni, Sahtekar Nixon, General Amin, Pol Pot. Genç Michael Jackson ve yaşlanan Elvis Presley. Kameraların sessiz tanıklığıyla ortaya çıkan çarpıcı gerçekler.
Yetmişler uzlaşma dönemi değildi; her şey ve herkes bir kutupta yer alıyordu. Vietnemda savaş bitti, ama Kamboçya, Lübnan, Ortadoğu, Kıbrıs, Zimbvabve gibi başka ülkelerde patlak verdi. Yetmişler olağanüstü kadınlar ve süpermenler dönemiydi. Kadınlar cephesinde genç Margaret Thatcher, siyah militan Angela Davis ve feminist hareket; testosteron cephesinde Ho Şi Minh, Sylvester Stallone, Muhammed Ali, Ayetullah Humeyni vardı.
Yetmişlerde her şey sorundu sanki. İnsanlar bir sabah kalktıklarında gezegenlerinin kirlendiğini, çevrenin büyük bir tehdit altında olduğunu öğreniyordu. Yiyeceklerimiz, denize döktüğümüz atıklar, havaya saldığımız gazlar birden önemli konular oldu. Bunlar yeni sorunlardı ama bitmeyen sorunlar da vardı. Londra, Güney Afrika, Etiyopya, İran ve Kuzey İrlandada ırkçılık ve dinsel bağnazlık çirkin ve öfkeli başını kaldırmaya devam ediyordu. İnsanlar cinsiyet değiştirmeye, en azından görünür cinsiyetlerini değiştirmeye başladı. Kadın hakları, eşcinsel hakları, etnik haklar ve hayvan hakları kavramları ortaya atıldı ve birçok insan bunları kabul etmekte zorlandı. Ay böcekleri, gökyüzü fotoğrafları, Mars fotoğrafları, Kuzey Denizi petrolü, tüp bebekler ortaya çıktı.